24 Aralık 2008 Çarşamba

Sahne senin Tuzla


2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul için Sahne sırası Tuzla’daydı. İkinci sergi burada sanatseverlere açıldı.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Görsel Sanatlar Yönetmenliği, çağdaş sanatın İstanbul’un farklı bölgelerine ulaştırılması amacıyla başlattığı “Taşınabilir Sanat” projesi kapsamında ikinci sergisini Tuzla’da açtı. İlk sergisi Kartal’da açılan projenin “Hakkımda Ne Biliyorsun” adlı ikinci sergisi, 17 Aralık 2008 tarihinde İ.B.B. İ.G. Kültür Sanat Merkezi’nde başladı.

Açılışı Tuzla Kaymakamı Mümin Heybet ve ev sahipliğini Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci yaptı.19 Ocak 2009 tarihine kadar açık olacak sergide Deniz Aygün, İnsel İnal, Çiğdem Kaya, Evrim Kavcar, Gülçin Aksoy, Raziye Kubat eserleriyle yer alıyor..Bu önemli organizasyona sanatçılar ile birlikte İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Görsel Sanatlar Direktörü Beral Madra da katıldı.
Açılış, “Videoist 2010: Video Trafiğinde Yeni Duraklar” adlı özel gösterimle yapıldı.16 farklı video sanatı örneğini biraraya getiren gösterimde eserleriyle yer alan sanatçılar ise, Yeni Anıt, Susanne Albrecht, Nancy Atakan, Fikret Atay, Fatih Aydoğdu, Martin Dege, Nooshin Farhid, Alen Floricic , Christine Gensheimer, Kaya Hacaloğlu, Gülsün Karamustafa, Timo Katz, Jan Fuchs, Dj Nabucco Vj 2010, Suat Öğüt , Hülya Özdemir , Ferhat Özgür ve Çağrı Saray.
Günlük hayatta, bireyleri bilgi depolarına dönüştüren teknolojik gelişmeler ve medya ağını irdeleyen sergi, “Hakkımda ne biliyorsun?” sorusunu da tartışmaya açıyor. Sergide eserleri bulunan sanatçıları ve ziyaretçileri eş zamanlı olarak kapsayan bu sorunun, yaşanılan coğrafyayı anlamak ve bu coğrafyada etkileşim kurmak için bir fırsat olarak değerlendirilmesi hedefleniyor. Taşınabilir Sanat projesi kapsamında bağımsız küratörler ve sanatçı grupları tarafından hazırlanan 20 çağdaş sanat paketi, 2010 yılına kadar İstanbul’un 39 ilçesini dolaşacak
Bu önemli etkinliğe ev sahipliği yapan Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci’de sergi açılışında yaptığı konuşmada çağdaş sanatın örneklerinin yer aldığı eserlerden oluşan “Taşınabilir Sanat” projesinin Tuzla’ya gelmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Başkan Demirci: “Bizim Tuzla’da kullandığımız bir slogan var. Biz diyoruz ki İstanbul Tuzla’dan başlar. Şimdi artık bu sloganı değiştiriyoruz ve Kültür Başkenti İstanbul Tuzla’dan başlar diyoruz. Bu projeyi ağırlayan ikinci ilçe olmak bizim içinde çok anlamlı ve kıymetli. Daha önce İstanbul’un belirli adresleri kültürel etkinlik deyince akla gelirdi ama artık anlıyoruz ki İstanbul’un her ilçesi bu kültürel gelişimden payını alacaktır. Bu proje hem ilçeleri sanat ve sanatçıyla buluşturacak hem de ilçenin kültürel zenginliklerini dışarı taşıyacaktır. Bu vesileyle ben bu etkinliğin faydalı ve başarılı olmasını diliyorum.Tuzlalıların da ilgisini çekeceğini ümit ediyor,yoğun ilgilerini bekliyorum.”dedi.
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=170460

Tuzla'daki cinayete iyimser bakış

TMMOB Gemi Mühendisleri Odası, Tuzla'da üç kişinin öldüğü kaza hakkındaki raporunu açıkladı. Değerlendirmeler filika odaklı!


Gemi Mühendisleri Odası, Tuzla'da üç kişinin öldüğü kazada kusurun filikada olduğunu söyledi. Prof. Odabaşı: Ölen üç kişi belki de 300 kişinin hayatını kurtardı.
TMMOB Gemi Mühendisleri Odası"nın (GMO), Tuzla"daki bir tersanede 3 kişinin öldüğü 12 kişinin yaralandığı filika testi sırasında yaşanan iş kazasına ilişkin hazırladığı teknik rapor açıklandı. GMO Başkanı Tansel Timur, düzenlenen basın toplantısında raporu, sinevizyon ve çizimlerle anlattı. Timur, test sırasında yaşanan bir sorun nedeniyle filikanın düşme açısının değiştiğini belirterek, normal koşullarda karinasının baş tarafından suya girmesi beklenen filikanın, önce su yüzeyine dik pozisyona geldiğini, hareketin devamında dönmeye devam ederek, su ile 120 derece açı yapacak şekilde suya çarptığını kaydetti. Filikanın kumanda bölümünde bu yüzden kırık ve yırtıklar oluştuğunu, aynı zamanda filikanın ön ve iskele yan camı ile giriş kapısı camının dağıldığını belirten Tansel Timur, "Oluşan kırık ve yırtıklar ile dağılan camlar nedeniyle açılan boşluklardan giren deniz suyu sonucunda filika yan yatmış ve her koşulda kendisini düzeltmesi gerektiği halde bu pozisyonda yüzer halde kalmıştır.
Sonuç olarak, deniz suyu dolmasının etkisi ile 3 kişi hayatını kaybetmiş, 12 kişi de yaralanmıştır" dedi. Filikanın kaza sonrası görüntüleri ve üzerinde yapılan incelemelere değinen Tansel Timur, "16 metre yüksekliğine göre, kuralların gerektirdiği prototip test ve kontrollerinden geçmiş olan bir filikada, yaklaşık 11 metrelik düşme testi sonucunda bu büyüklükteki bir hasarın oluşmuş olması, filika malzemelerinin ve yapısının incelenmesinden başlayarak, konunun daha derin araştırılması gereğini ortaya koymuştur" diye konuştu.


-"GEMİ PERSONELİ KOMANDOLARDAN OLUŞMAZ"-

Toplantıya katılan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gemi İnşaatı Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Yücel Odabaşı da geminin indirme donanımıyla ilgili kısma çarpan filikanın, normal rotasından farklı olarak suya düştüğünü açıkladı. Denizin o sırada sakin olduğunu da belirten Odabaşı, şunları söyledi: "Gemi personeli, gemicidir, ahçıdır, tayfadır. Gemi personeli komandolardan oluşmaz. Filika, normal açısından farklı bir şekilde suya düşse bile, içine su sızmaması lazım. Filikanın içine su sızsa dahi, 90 dereceyle dönüp düzelmesi gerekir. Bu kazadaki ana sorun şu, bot, insanların can güvenliği içindir, can kurtarmak içindir. Bot farklı bir açıda bile suya düşse düzelmesi lazım ve insan ölümüne sebep olmaması lazım. Bu filikadan, Tuzla"da, yabancı ve Türk bayraklı birçok gemide var. Çünkü nispeten ucuz. Bu kazada 3 kişi öldü ama belki de 300 kişinin hayatını kurtardı."

-SENDİKALARIN ORTAK TAVRI-

Dok Gemi-İş Sendikası Genel Başkanı Necip Nalbantoğlu ise bu tür olayların bir daha yaşanmamasını dileyerek, "Buradan, armatörlere, bu alandaki bütün ilgililere sesleniyorum. Gelin, bu tür testleri insanları kullanarak yapmayalım. İlk bir kaç testi, 3-4 testi manken ile yapalım. Ondan sonra illa ki insanla yapılması gerekiyorsa o zaman insan kullanılsın. Çünkü bu kazadan sonra, ister Dok Gemi-İş"e, ister Limter-İş"e üye olsun, isterse sendikasız olsun hiçbir işçi test yapılan filikanın içine binmeyecektir" dedi. Limter-İş Sendikası Genel Sekreteri Kamber Saygılı da testlerin insansız yapılması gerektiğini belirterek, "eğer testlerde insan kullanılacaksa bunların tersane sahipleri ve taşeronlar olması" gerektiğini söyledi. Toplantıya katılan Denizcilik Müsteşarlığı Tersaneler Genel Müdürü Yaşar Duran Aytaç da Marmara Bölgesi"nde 63, Akdeniz"de 1 ve Karadeniz"de 21 olmak üzere Türkiye"de 85 tersane bulunduğunu hatırlattı. Tersanelerdeki iş yükünün ağırlığı nedeniyle, iş güvenliği açısından risk olduğunu belirten Aytaç, son yıllarda tersanelerde artan iş kazalarının ardından yapılan çalışmalar sonucu, yeni bir yönetmeliğin Temmuz ayında Resmi Gazete"de yayımlanarak, yürürlüğe girdiğini söyledi. Yeni yönetmeliğin, işverene, taşeronlara, işçilere ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin birçok yenilik getirdiğini belirten Aytaç, "Bir kere test yapılırken, önce insansız yapılır. Daha sonra insanla yapılır. O da minimum insanla yapılır. Yapılırken de gerekli her türlü önlem alınarak gerçekleştirilir. Yeni yürürlüğe giren yönetmeliğe göre, kurallara uymadığınız takdirde, gemi inşasına izin alamayacaksınız. Bu da, gemi inşa edemeyeceksiniz demektir" dedi.


- RAPORDAN -

Benzer kazaların önlenmesi için önerilerin de yer aldığı raporda, filika indirme donanımının, bayrak devleti idaresi veya yetkilendirdiği klas kuruluşu tarafından onaylanmış olması gerektiğine dikkat çekildi. Filikanın güvenli bir biçimde suya indirileceğinden emin olunması gerektiği kaydedilen raporun sonuç bölümünde şöyle denildi: "Bilindiği gibi serbest düşme filikalarında harekete geçirme düzeneği, sadece filikanın içerisinden kullanılmak üzere ve filika içinden kumanda edilebilecek biçimde tasarlanmıştır. Bunun amacı ve nedeni, tehlike anında gemide bulunanların tamamı filikaya binmeden, mürettebattan kimsenin kasıtlı olarak veya kazara düzeneği çalıştırarak, filikayı suya atmasının önüne geçmektir. Bu son olayın ışığında, sadece testler sırasında kullanılmak üzere, botun insansız olarak suya atılabilmesine olanak sağlayan geçici bir düzeneğin de imal edilmesi, filika üreticilerinden talep edilebilir ve bu husus bilahare bir yönetmelik ile zorunlu hale getirilebilir."


http://hurhaber.com/news_detail.php?id=142156&uniq_id=1219882211

Tuzla’daki Azrail ‘Bize bir şey olmaz’ mantığı

Foto: İlker AKGÜNGÖR Geçen hafta kapatılan ve eksiklerini gidermesinin ardından açılan Selah Tershanesi’nin sahibi Erkan Selah, “Ben her gece burayla yatıp burayla kalkıyorum. Tuzla’da çözüm ”eğitim“dir. Başka hiçbir çözümü de yoktur. ”Bize bir şey olmaz“ mantığını Tuzla’da yok etmemiz gerekiyor” dedi.9 Mayıs’ta kaynak işçisi İzzet Güder’in (23), 17 Mayıs’ta montaj işçisi Deniz Kaşıkeman’ın (31) yaşamlarını kaybettiği, bu olaylar sonrasında İstanbul Valiliği’nce kapatılan Selah Tershanesi’nin sahibi Erkan Selah, Tuzla’yı VATAN’a anlattı. 1982 yılından bu yana 55 gemi inşa edip, yurtdışına sattıklarını söyleyen Selah, Tuzla’da işçi kazalarının son bulması için tek çözüm yolunun eğitim olduğunu söyledi. “Bir işçimin değil yaşamını kaybetmesi parmağı kesildiğinde yaşadığım heyecanı ben size anlatamam” diyen ve 21 Mayıs’ta tershanesi kapatılan Selah’a hem tershanesindeki eksikleri hem de Tuzla gerçeğini sorduk.

Tershaneniz Nasıl Kapandı ?


Yaşanan iş kazalarının ardından kaza raporu çıkmadan, bilirkişi raporu gündeme gelmeden çıkan haberler kapanmamızda büyük etken oldu. Biz 1954 yılından bu yana sektörün içindeyiz ve 1982 yılından günümüze kadar da Tuzla’da faaliyet gösterdik. Bu zaman zarfında tershanemizde iki işçi hayatını maalesef kaybetti. Ancak biz bir armatöre ait, açık denizde tamir edilen gemide hayatını yitiren Güney Akarsu’nun da bizim işçimiz olduğunu basından öğrendik. Olayın ardından resmi ilgililerin olay yerine giderken Selah Tershanesi’nin içinden geçmesi nedeniyle bizde çalışmayan Akarsu’nun kaybı da bize mâl edildi.


Kapatma çare değil

Selah’ın kapatılma sürecini anlatır mısınız?


Tuzla’da içim yanarak söylüyorum işçi ölümlerinin artması ve son kazanın da bizim tershanemizde olması bence bizim kapatılmamızın en önemli nedeniydi. Belirlenen eksikleri biz denetlemenin yapıldığı gün gidermeye başladık ve iki gün içinde bütün eksiklerimizi giderdik. Bizim kapatılmamıza sadece GİSBİR değil, Limter-İş de karşı çıktı ve Tuzla’da tershanelerin kapatılarak işçi ölümlerinin önlenemeyeceğini söyledi. Bakanlık ve Valiliğin kapatırsak çare olur diye düşündüğünü de zannetmiyorum ancak maalesef bizim başımıza geldi.

Sadece 2008 yılında 11 işçi, 1985’ten bu yana 96 işçi Tuzla’da yaşamını kaybetti. Tuzla’da ölümler nasıl son bulur?

Tuzla’da çözüm “eğitim” dir. Başka hiçbir çözümü de yoktur. “Bize bir şey olmaz” mantığını Tuzla’da yok etmemiz gerekiyor. Daha önce tershanede çalışmış ama tershanemize gelen taşeron işçiyi geldiği ilk gün çalıştırmıyor, bölümünde sabahtan akşama kadar bir gün boyunca eğitim veriyoruz. 2007 yılında 359 işçimize dörder saat eğitim verdik. 2008 yılında 90’ı kadrolu 439’u taşeron olmak üzere toplam 529 işçiye gruplar halinde bin 54 saat iş eğitim dersleri verildi. Gerçekten elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

Yan sanayiyle 4 milyar doları bulduk, artık proje satıyoruz

Tuzla’nın bugünkü iş potansiyeli nedir?


Biz Selah olarak yılda ortalama 2.5 gemi inşa ediyoruz ve bugün Tuzla’da yılda 200 gemi inşa ediliyor. Gemi inşa projesi bile satıyoruz artık. Yılda yan sanayiyle birlikte 4 milyar dolarlık bir sektördür Tuzla ve dünya markasıdır. Tuzla’da gerçekten tershaneleri kapatarak ölümlerin önüne geçilemez. Orta boya kadar gemilerde dünyada 4’üncü, Avrupa’da 1’inci sıradayız. Süper yat yapımında dünya 3’üncüsüyüz ve biri, ikiyi zorluyoruz.

Gündem - 28.05.2008 Çarşamba - 05:00

http://www9.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=180833&Categoryid=1

Neden Ölümler Oluyor. ?

Tuzla’da 82. işçi de öldü Tersane Gemi Yapım-Onarım İşçileri Sendikası (Limter-İş) Genel Başkanı Cem Dinç, Tuzla tersaneler bölgesindeki işçi ölümlerine bir yenisinin eklendiğini bildirdi.

“Patlama sırasında vücudunun yüzde 80’i yanan Köse, arkadaşlarımız tarafından olay yerine çağrılan ambulansla Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldü. Yoğun bakımda bir süre kalan Köse, yanık tedavisinin gerçekleşmesi için daha sonra Kartal Yavuz Selim Devlet Hastanesi’ne gönderildi. Burada 3 gün yoğun bakımda kalan Köse, kurtarılamayarak hayatını kaybetti.” Tuzla tersanelerinde son 7 ayda 14, 8 yılda 50, 15 yılda ise 82 işçinin iş kazası sonucu hayatını kaybettiğini söyleyen Cem Dinç, Köse’nin, hayatını kaybeden 82. işçi olduğunu belirtti ve Köse’nin cenazesinin, Tuzla Şifa Mahallesindeki Merkez Camisinde kılınan namazın ardından toprağa verildiğini kaydetti. Gemi inşa sanayii terle, kanla büyüyor!!! İstanbul Bilgi Üniversitesi Araştırma Görevlisi ve Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu Üyesi Aslı Odman Tuzla tersanesinde bir işçinin daha ölümüne ilişkin olarak, “Bu ölümlerin hızı, ardardalığı ve öngörülebilirliği, Tuzla Tersaneler Bölgesi hakkında bu hafta basılan raporu kaleme alan bizleri bile acı dolu bir şaşkınlığa düşürüyor. ‘Tuzla’da neden ardarda işçiler ölüyor?’ diye soranlara birşeyler anlatırken, üzüntümüzü, şaşkınlığımızı ve öfkemizi bastırmak zorunda kalıyoruz” diyor.


Tuzla Tersaneler Bölgesi hakkındaki raporu hazırlayan ekipte bulunan Aslı Odman’ın İşçi Cevat Toy’un ölümü üzerine, kaleme aldığı değerlendirme çarpıcı: Tuzla’daki sendikadan ölüm ve iş kazalarına ilişkin haberleri bekler olduk. Dearsan Tersanesi’nde çalışırken ambarın içine düşen Cevat Toy, düştüğü gemi ambarında üç saat sonra bulunmuş. Müdahaleler fayda etmemiş. Böylece Cevat Toy’un ismi, 2008 senesinde Tuzla’da hayatını kaybeden üçüncü işçi olarak “personel listesinden” “ölüm listesine” geçti.

TUZLA’DA İŞÇİLER NEDEN ÖLÜYOR? Çünkü gemi inşa sanayii büyüyor. Tuzla’da gemi inşa sanayi geçen üç sene içinde 3 misli büyüdü. Geçen üç sene içinde Tuzla’da hayatını bırakan işçi sayısı da 5’ten 15’lere doğru ilerliyor. Bu bir tesadüf değil. Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde 40 civarındaki tersane sahibi, bu büyümeye iş saatlerini artırarak, iş ritmini hızlandırarak, işi yoğunlaştırarak cevap veriyorlar. Tuzla’daki çalışma şartları hem mekanın, hem de işçilerin biyolojik ritminin sınırlarına dayanmış durumda. Tersane sahipleri, bırakın bu büyüyen ve iş ritmi hızlandırılan sektöre uygun iş güvenliği tedbirlerini almayı, çalışma örgütlenmesine gitmeyi sağlamayı, herhangi bir sektörde alınması gereken tedbirleri bile (saha deneyimlerimizi unutup, yalnızca Çalışma Bakanlığı’nın bu konudaki raporuna dayandığımızda bile) yasada öngörüldüğü şekilde yerine getirmiyorlar. Sektör koşa koşa büyürken, iş güvenliği tedbirleri “zamana yayılıyor”. Sermaye birikiminin zamanı ve ritmi, insan hayatının zamanını ve ritmini, yani “ömrü” yutuyor.


İŞÇİ GÖZLÜK VE BARET TAKMADIĞI İÇİN ÖLMÜYOR Tuzla’daki işçiler “baret, gözlük takmadıkları için” ölmüyorlar. Tuzla’da işçiler, tersanesinde gemi yapılan, üretim zincirinde en büyük kâr marjına sahip tersane sahibi işyerinin güvenliğini, iş başlamadan önce ve üretim sırasında almazsa ölüyorlar. Mesele “baret takmaya üşenen eğitimsiz işçiler” meselesi değil. Gemi inşa sektöründe ağırlıklar ton ile değil, grosston ile verilir. İşçilerin üzerine düşen sac parçaları 3, 5 tonluk parçalardır. Bu parçalar, “koştura koştura” büyüyen bu “başarılı” sektörde, olması gerektiği gibi vinç yerine, forkliflerle daracık tersane mekanında, acele acele bir yerden bir yere taşınırsa, forkliften işçinin üstüne düşüp işçiyi, teknikeri ya da mühendisi ikiye bölebilir. Böyle ölen işçiler vardır. İşçilerin yüksekte çalışacağı iskeleler, geminin dış yüzeyi bozulmasın, ikinci kere taşlama gerektirmesin, iş çabuk yetişsin diye kaynak ile uygun bir şekilde sabitlenmezse, düşen işçi baretli, gözlüklü de olsa, ölme ihtimali büyüktür. İş sipariş sözü verilen tarihte yetişsin, tersane sahibi gecikme tazminatı ödemesin diye, bir yardımcı eşliğinde yapılması gereken işler tek kaynakçı, tek montajcı ile yapılırsa, işçi ambara veya denize düşse, düştüğünden haberdar olunması saatler, bazen bir gün bile sürebilir.İş çabuk bitsin diye, oksijen hortumları ve elektrik kabloları birbirinden düzgünce ayrılmazsa, işçinin kaynak yapacağı gemi dehlizleri fanlarla gazlardan arındırılmazsa, işçi patlamada ölür. Bütün bu tedbirler, İş Kanunu’na göre ve her aklı selim insanın tahmin edebileceği gibi, işyerinde üretim yaptırtan, işçi ve mühendis istihdam eden, bu işten kâr eden işverenin yükümlülüğündedir.

TEK NEDEN TAŞERONLUK SİSTEMİ DEĞİL Bu yükümlülükten Tuzla’daki tersane sahipleri nasıl sıyrılmaktadırlar? Tuzla’daki seri iş kazalarının tek nedeni “taşeronluk sistemi” değildir. Onlar aynı seri iş kazaları gibi, Tuzla’da bizzat tersane sahipleri tarafından hayata geçirilmesi destek ve teşvik edilmiş “esnek çalıştırma ve rekabet edebilirlik sistemi”nine bir diğer emaresidirler. Taşeronluk sistemi şu şekilde işliyor: Orta boylu bir tersanenin sipariş aldığı ve altı ay içerisinde yetiştirmek zorunda olduğu 10 bin tonluk (dwt’lik) bir kimyasal tankerin inşasında aynı anda, aynı tersane alanında 30 ila 50 adet farklı irili ufaklı taşeron işletme, 30 ila 50 farklı tüzel kişilik yanmana çalışmaktadırlar. Yani ana iş olan gemi yapımı bölünerek, onlarca alt işveren sözleşmesi yapılmıştır. Bu İş Yasası’nın 2. maddesine açıkça aykırı olduğu gibi, gittikçe artan iş kazalarına davetiye çıkarmaktadır.

ANA TERSANE SAHİBİNİN SORUMLULUĞU Neden bir “esnek çalıştırma ve rekabet edebilirlik sistemi” olarak taşeronluk sistemi iş kazalarına davetiye çıkarmaktadır? Çünkü 30 ila 50 işverenin elele, işverenlerinden önce iş alanına girip, yasaca öngörülen ve iş kazasının olmaması için elzem olan tedbirleri almalarına imkan yoktur. Kabloları birbirinden ayırmak, iskelelerin sağlamlığını kontrol etmek, gaz ölçümü yapmak tersane sahibi ana işverenin, yani tersane sahibinin sorumluluğundadır.

KÜÇÜK İŞLETMELERİN KEYFİ UYGULAMALARI Taşeronluk sistemi, iş güvenliği maliyetlerinin, diğer emek maliyetleri ve risklerle beraber, bu riskleri taşımasının mümkün olmadığı, bu yükü taşıyabilip taşıyamadığına bakılmayan küçük ve orta ölçekte işletmelere aktarımıdır. Tersane sahipleri kadrolu olarak en fazla 100 küsur işçi göstermektedirler. Halbuki siparişini aldıkları geminin inşasında 1000’e yakın işçi çalışmaktadır. 100 kusur işçiye hizmet verebilecek iş yeri hekimi, 100 kusur işçi üzerinden hesaplanan işyeri güvenlik elemanı istihdam edilmekteyken, diğerlerinin, yani çoğunluğun çalışma şartları, sağlık ve güvenlik ihtiyaçları bu binlerce daha ufak işletmenin keyfi ve faklı uygulamalarına kalmıştır. Belki bu riskler, Türkiye’de taşeronlarla üretimini örgütleyen diğer sektörlerde, gemi inşa sanayi gibi, tüm diğer sektördeki riskleri kendi bünyesinde barındıran ağır ve tehlikeli işkolu olmayan sektörlerde, mesela tekstil sektöründe Tuzla’daki oranda görünür olmamaktadır. Bu “esnek çalıştırma” sisteminin sonuçlaları Tuzla’da daha görünür olmaktadır. ‘KADROLU


İŞÇİLERİMİZDEN ÖLEN OLMUYOR’ Komisyon olarak hazırladığımız raporda, Tersaneler Bölgesi’nde çalışan tüm işçilerin ana işveren üzerinden ve aldıkları ücret zemin alınarak sigortalanmasını önermiştik. Bu açık olarak, işyeri güvenliğini sağlama sorumluluğunu, mali ve teknik olarak bunu sağlayabilecek tek merci olarak tersane sahibini ve gerekli yetki ve yaptırım gücüyle donatılmış Çalışma Bakanlığı’nı göreve çağırmaktır. Bu, “bizim kadrolu işçilerimiz zaten kadrolu, kadrolu işçilerimizden ölen olmuyor, onlara zaten eğitim veriyoruz” deyip, tersanelerde çalışan ve kâr edilmesini sağlayan işçilerin yüzde 90’ının sorumluluğundan kaçınmayı engelleyecek tek yol olarak gözükmektedir. Bu konuda bir kamuoyu desteği ve yönlendirmesi olmadığı sürece hem Tuzla’da, hem de baş döndürücü bir hızla Türkiye’nin pek çok köyünde açılmakta olan yeni tersanelerde seri ölümlerin devam edeceğini öngörmek, aşikar olduğu kadar acı vermektedir de.

TERSANELER ANA İŞVERENE ODAKLANMALIDIR İş güvencesinin sağlanmasının, sağlanmadığı zaman yaptırım uygulanmasının alanının devletin sorumluluğundan çıkarılıp (veya hiç bu alana sokulmayıp), aile, hemşehri, tanıdıklık ve vicdani güven temelinde kurulması, ancak bu tip üretim örgütlenmeleri ile mümkün olmaktadır. Dolayısıyla taşeronluk sistemi iş kazasının ortamını hazırlıyor olsa da, konuyu ele alan tespitler sistemden asıl yararlananlara, tüm sorumluluklarından kolayca sıyrılan, üretimi en esnek ve en hızlandırılmış şekilde örgütleyen tersanelerin kendisine, ana işverenlere odaklanmadıkça çözümsüz kalacaktır. Zira bu halleriyle taşeron firmalar sorunun nedeni değil göstergesi ve belirtisidirler. Bu nedenle iş kazalarını sadece taşeronluk sistemine bağlamak sorunların nedenini ve giderilme şartlarının üzerini örtmektedir.

Tuzla'daki kazada can pazarı yaşandı

12 Ocak 2008 09:19, Tuzla'da, sağından geçmek isteyen bir aracın arkadan çarpması sonucu defalarca takla atarak hudaya dönen otomobilde can pazarı yaşandı. Kazada, otomobilde bulunan 4 kişilik Ergin ailesinin 2 çocuğu yaralandı.


Olay yerinde yaralı çocukları arasında mekik dokuyan acılı anne, eşi, vatandaşlar ve sağlık ekiplerince sakinleştirilmeye çalışıldı. Edinilen bilgiye göre, eşi ve iki çocuğu ile Adapazarı'ndan İstanbul'a gitmek için 54 PD 092 plakalı otomobiliyle yola çıkan Celil Ergin (42), TEM otoyolu Tuzla mevkiinde kendilerine sağından geçmek isteyen bir otomobilin arkadan çarpması nedeniyle kontrolünü kaybederek yoldan çıktı.

Kazayı gören diğer sürücüler de şarampole çıkan ve defalarca takla attıktan sonra durabilen aracı fark edince hemen yardıma koştu. Araçta bulunan 4 ikişilik aileden sürücü Celil Ergin ve eşi Nuray Ergin (39) kazayı hafif sıyrıklarla atlatırken, çocukları 11 yaşındaki Onur Ergin başından hafif şekilde, 19 yaşındaki Birgül Ergin ise ağır yaralandı. Yaşanan can pazarında yaralı çocukları arasında gidip gelen acılı anne Nuray Ergin, vatandaşlar ve sağlık ekiplerince sakinleştirilmeye çalışıldı. Kazayı gören vatandaşlar, gri renkli Ford Focus marka bir aracın Ergin'in kullandığı otomobile hızla arkadan yaklaşarak çarptıktan sonra durmayarak yoluna devam ettiğini söyledi. Bu arada, Ergin ailesinin içinde bulunduğu otomobile arkadan çarpan sürücü ise olay yerinden kaçtı. Ergin ailesi, olay yerine gelen iki adet ambulans ile Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürülürek tedavi altına alındı. Polis ekipleri de, kazaya neden olduğu iddia edilen ve kaçan sürücünün yakalanması için çalışma başlattı.

Tuzla'daki yıkımda olay çıktı

İstanbul Tuzla'da gecekondu yıkımı sırasında olaylar çıktı. Gece kondu sakinleri polisle çatıştı...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi yıkım ekipleri, Mimar Sinan Mahallesi'ndeki gecekonduları yıkmak için sabah saatlerinde bölgeye geldi. Yıkım ekiplerini gören mahalle sakinleri, ekiplere engel oldu. Daha sonra mahalle sakinleri, Şifa Mahallesi'ndeki Şehit Fazıl Şişman Polis Merkezi'nin önünde toplanarak, Tuzla Belediyesi yetkilileriyle görüşme yaptı. Ardından yıkımın durdurulmayacağı kendilerine söylenen öfkeli kalabalık, belediye aleyhine slogan atmaya başladı. Polisin dağılmaları yönündeki uyarılarını dikkate almayan grup, eylemine devam etti. Polis ekipleri, biber gazı kullanarak öfkeli kalabalığa müdahale etti. Şahıslar da polise taş ve sopa ile karşılık verdi. Atılan taşlardan bazı belediye otobüsleri zarar gördü. Sokak aralarında devam eden kovalamaca sonrasında çok sayıda kişi gözaltına alındı.

TAYYİP ERDOĞAN 'TUZLA' İÇİN DEVREDE

ERDOĞAN, İLGİLİ TARAFLARLA YARIN BİRARAYA GELECEK


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Tuzla tersanelerinde yaşanan işçi ölümleriyle ilgili devreye girdi. Erdoğan, konuyla ilgili yarın İstanbul'da geniş katılımlı bir toplantı yapacak. Başbakan Erdoğan, son 1 yılda 25 işçinin hayatını kaybettiği Tuzla tersaneleriyle ilgili yarın taraflarla İstanbul Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde biraraya gelecek. Tuzla'daki işçi ölümlerinin nedenleri ve iş güvenliği alanında alınması gereken tedbirlerin masaya yatırılacağı toplantıya, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Denizcilik Müsteşarı Hasan Naiboğlu'nun yanı sıra Gemi İnşa Sanayicileri Birliği, Gemi Sanayicileri Derneği, Dok Gemi İş Sendikası temsilcileri katılacak